bir kaçışın öyküsü
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
bir kaçışın öyküsü
BİR KAÇIŞIN ÖYKÜSÜ
Yüreğin, kendinden kaçışına şahit oldunuz mu hiç? Ardı arkası
kesilmeyen,ön/arka yüzü olmayan,aralıklı mesafelerle koşulan bir
yolculuk özeti gibi.Uzunluğun gölgesinde büyüyen bir kısalıkta…
Kendinizden de içeri olan bir benlikte, savrulan güz yapraklarının
kuruluğunda hışırdayan bir tınıyla başlayan bu senfoni,ivme kazandırır
oracıkta tulu eden yüksek akıma. Nasıl bir akımdır bilinmez ama,ateşiyle
kasıp kavuran,yaşlarıyla bir damlayı yağmurlara boğan, rüzgarıyla küçük
bir ateş kıvılcımını alevlendiren, toprağıyla bağrının ortasına düşmüş
savunmasız tohumu devşiren verimlilikte ve derinlikte olan bir şey
sanki. Taşkınlıklarıyla yüreğe husumet verse de sevgi ırmağı,meczup
oluşuna kani olur kalbin üst geçit noktası. Kilit değmiş sürgün
kapılar,anahtarın izini sürer olur bu inanılmaz kaçışta. Yüreğin başka
bir aşktan kaçışı normal görünebilir,ama ya kendi içinden kaçışı nasıl
izah edilebilir ki? İç taraf dışarıya hükümlü; dışarıysa içeri hükmeden
durumda.Gerisin geriye gitse de yüreğin kaçış planları,önünü alamaz
gitmenin bozgun oyununa.Halbuki her şey güllük gülistandır o
meskende.Her parça kendi bütününde saklıdır ve her özne kendi
yükleminden sorumludur burada.
Peki ya bir yok oluş, bir başka varışa duyulan amansız özlem, bu
kavramların yerini ters-yüz etmez mi acaba? Fırtınanın haysiyetine
dokunulmuşçasına gazaplanan bir kavruluşa esir metruk evler misali, o
munis hanede de yıkılmaz mı eşyalar yerinden bir bir.Her uzvun orantılı
ve tutarlı olduğu bu çehreye,hangi tutsak el değdi ki yoğruluverdi sancı
hamuru.
Bu kaçış nereye ve ne zamana dek sürecek? Hangi hesaba göre çetelesi
tutulacak ve kaçıncı boyuta göre ordinatları kurulacak? Kaçınılmaz bir
kaçışın sonunun ne olacağı bir meçhulden ibaret. Ve açılımların ve içe
vurumların yazgılandırıldığı bu hemgamede, uzlaşının nasıl sağlanacağı
da tam bir muamma. Ötede kendi sonunu hazırlayan bir hayat; beride ise
sonun başlangıcını getiren üç nokta yani sonsuz harflerin suskunsuzluğa
tekabül ettiği bir dünya.İki taraf da keskin bir bıçak sırtında
durmakta. Çok ince ve hassas…
Öyle bir ikilemin eşiğinde beslenen bir neye işaret edbilir ki?Kimin
varlığından dem vurabilir ki?Hangi sert taşa başını çarpmış durumuna
düşebilir ki?Giriftleşmiş bu sebep-sonuç ilişkisinin sonunda ın,
yanan mı yoksa yakan mı olduğu ayan olacaksa da,bu bir diri küllenişe
engel olamayacak.Aşkın kendisi yanmakta,tutuşmakta iken; aşığın maşukuna
olan ının yakıcılığı o kadar müteessir olmasa gerek.Çünkü her ikisi
de yanmaya amade,her ikisi de yakmaya müsait. Ve ikisinin de sırrı,kor
bir ateşin külünde yanıklı. Ağıtların ardından gelen bu
sükunette,feryatlar yükselse de yüceliğe doğru;asıl kazanımların
kaybedişlere gebe olduğu asla unutulmamalıdır. Yürek,kendi iç sesini
dinledi ve kayıpların tam orta yerinde yitirdiği sevdasını buldu. Eğer
kaybetmeseydi, aramayı bilemeyecekti yürek ve eğer yok olmasaydı bu
sevgide, varlığın tahakkümünü anlayamayacaktı. Bilinmezlikler diyarında
yitirilip,kaybedecekti kendi bilinirliğini.
Mevcut bir yürek acısını dindirmeye hangi bir reçete derman olabilir ki?
Teskin edebilir mi acaba yüreğin canhıraş bağırışlarını; dokunabilir mi
közlenmiş, kavrulmuş dokusuna; giderebilir mi ezeli-ebedi hakikatlerden
aldığı sonsuz doyumdaki açlığını; silebilir mi duvarlarına çizilen o
sevgiliye ram olmuş resimleri, örtülü desenleri; koparabilir mi içinden,
birbirine kördüğüm olmuş sevgi bağlarını; üzerini örtebilir mi hal
lisaniyle döktürdüğü tadında sözcükleri; okuyabilir mi boşluğa
yazılan kelimelerin anlamını boğan ateşten bir gömlek giyen nesnel
karşıtı manaları ve durdurabilir mi her vurgun sonrası açılmış yaradan
akan kanın hızını. Çare olabilecek mi tüm bu dertlere, bir hekimce
sunulan kimyevi dozlu reçete.Bu, sadece sathi bir çözüm getirir aykırı
düşünceler niteliğinde olan karmaşık manzumeye. Bir imla klavuzundan
yaralanılıp, düzeltilebilen bir cümle öğesinden bahsetmiyorum ya da
bozuk anlatımsal bir konuşmayı doğru ifalendirme biçiminden. Benim
aradığım nokta,özden yoksun olmayan bir tutum içinde bulunmaktan geçiyor
galiba. Kalıcı ve bir o kadar da geçişlerle dolu bir helezon,kıvrımlı
ama bir o kadar elif olmaya açık bir vav olma hali. Suni sancılardan
soyutlanmış,gerçek dönüşümlere doğru açılan bir kıvranıştan
bahsediyorum. Dokunulmamış bir bekarette akıtılan kara lekelerin değdiği
yerlerdeki kirlenişi vurguluyorum.Açık yüreklilikte olmayan kapalı,
ketum hislerin izini sürüyorum. Aydınlığın odağına gark olan siyahlığın
sır perdesini aralıyorum.
Kavuşmakların önündeki görünmez engelleri dışlanmaya hazır değerler
haline getirmek istiyorum ve tehlikeli, saldırgan dalgaları sakin,durgun
denizlere şikayet etmeyi diliyorum.Kaf dağının ardındaki gizleri ifşa
ediyorum yeryüzüne,örülü yüksek duvarların bütün ses geçirmezliğine ve
yıkılmazlığına inat. Tüm hayal ürünü gerçekleri hakikatin tevhidine
teslim ediyorum, yalancı şahitlerin nezdinde. Kısa boylu düşünceleri,
uzun metrajlı filmlere konuk olarak sunuyorum bir boy uzatma egzersizi
mahiyetinde. Soğuk hisleri, koyu bir kızıllıkta olan ateşe sürüklüyorum,
yüreğin derin kasesine boşaltıyorum onları ki, dem tutsunlar ın
alacalı merkezinde. Ve yüreğin kaçış öyküsü bitmeden,heyecanların amuda
kalktığı en can alıcı yerde -son- yazısını dillendirmek istiyorum,
okuyucuların meraklı bekleyişleri çok beklesin diye…
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz